Andımız’ın 1933, 1972 ve 1997 yıllarında 3 farklı metni bulunmaktadır. Şimdi bu 3 farklı metni sizlere yazalım.
1933 Yılındaki Andımız Metni:
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
1972 Yılındaki Andımız Metni:
Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam, küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk: açtığın yolda,
kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene.
1997 Yılındaki Andımız Metni:
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
TÜRK VE ANDIMIZ ÜZERİNE
Dil ve tarih uzmanları Türk sözcüğünün 4 temel anlamı üzerinde durmaktadır. Bunlardan 1.’si tarihi kaynaklarda geçen “YAĞIZ” sözcüğüdür. Anlamı, yiğit, doru ve kuvvetli anlamında kullanılmaktadır. 2. anlam olarak İran ve arap kaynaklarında Türk sözü “Güzel İnsan” karşılığında kullanılırken, XI. yy’da Kaşkarlı Mahmut “Türk adının Türkler’e Tanrı tarafından verildiğini ”belirterek, “Gençlik,kuvvet,kudret ve olgunluk çağı” demek olduğunu bir kez daha belirtmiştir. Tarihsel bağlamda Türk sözcüğünün 3. Anlamı 1176 Miryokefalon Savaşı sonrasında Bizans kaynaklarında Turkhia (Türkiye) yani, Türklerin yaşadığı coğrafya anlamında kullanılmıştır. 4. anlam yine daha çok Bizans ve Batı kaynaklarına bakarak öğrendiğimiz “MÜSLÜMAN” sözcüğüdür. 1000 yıldır Müslümanlığın bayraktarlığını yapan,bu uğurda nice canlar veren aziz Türk milletinin batı dünyası için birincil anlamı Müslüman sözcüğüyle özdeştir. Batı dünyasının zihnine bu, o kadar kazınmıştır ki, sonradan Müslüman olan bir kişiye “TÜRK OLDU” nitelemesinde bulundukları görülür. Hala da bu algı değişmemiştir ve değişmeyecektir. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine imzasını atan ve ilk sosyoloğumuz Ziya GÖKALP’in TÜRKLEŞMEK,İSLAMLAŞMAK,MUASIRLAŞMAK olarak kavramsallaştırdığı bu mefkure her zaman varlığını koruyacaktır.
“TÜRK” sözcüğünü dar manada anlayarak, bu sözcüğe ırksal bir mana yüklemek, ya cahilliktir ya da hainlik. Türk; Bosna’da, Kosova’da, Sincar’da, Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da, Arıkan’da, Tunus’ta, Etiyopya’da, Somali’de, Cezayir’de dünyanın dört bir yanında nerede bir mazlum varsa yardımına koşan bir milletin kutlu adıdır. Bu isimle başlayan bir andı okumak Türk olduğumuzu onur ve gururla haykırmak, Tüm zalimlere, korku salmaktır.
Bu kutlu milletin içinden çıkmış bir Osmanlı subayı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu olan eşsiz kahraman Atatürk’ün gösterdiği hedefe gitmek bizler için bir kıvanç ve bir kurtuluş reçetesidir. Atatürk, “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.” sözüyle bizlere bilimi ve fenni işaret etmiştir. Bu sözün anlamı içerisinde bulunduğumuz günlerde daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenle “Ey Büyük Atatürk ! açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.” Bu ant ile varlığımızı Türk Milletine adamamızın neresi kötü olabilir…? Bu vesileyle tüm hastalıklı fikirlere, bölücülere, hainlere seslenerek
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.